Başlık biraz abartılı gelmiş olabilir ama inanın hiçbir abartı yok; Datça Koyları o kadar güzel ki her gittiğimiz yere ayrı ayrı hayran kaldık.
Biz aşağıdaki Datça Koyları ve Plajları‘nı gezmek için 15 gün ayırdık; öyle sıra sıra yanlarından geçip gitmedik, çoğunda denize girdik ve oturup zaman geçirdik. Evet biraz uzun sürdü ama Datça’da denize girilebilecek her yeri deneyimlemiş olduk. Bu sayede de tüm plajların artısını ve eksisini bulabileceğiniz çok detaylı bir liste hazırlayabildik. Sizin tatiliniz tamamına gidecek kadar uzun değilse ve kısıtlı sürede en güzel Datça Plajları‘nı görelim diyorsanız yazımıza buyurun.
Palamutbükü
Datça plajları’nın çoğu gibi Palamutbükü de taşlık bir plaj, beyaz taşlar plaja gerçekten çok güzel bir görüntü veriyor. Taşlar yuvarlak olduğundan çok rahatsız etmiyor ama yine de deniz ayakkabısı kullanmanızda fayda var. Denize giriş kısmı da taşlık, çok uzaklaşmadan kum başlıyor ancak çabuk derinleştiği için kum olan bölümler boyunuzu geçer.
Palamütbükü plajı çok tercih edilen bir yer olduğu için kalabalık oluyor. Çok büyük otopark alanları yok, aracınızı yol kenarına park ediyorsunuz. Dolayısıyla geç gelirseniz uzağa park edip yürümek durumunda kalabilirsiniz.
Uzun bir plaj olmasına rağmen %80’lik bölümünü işletmeler kaplamış durumda. Zaten Palamutbükü’ne geldiğinizde denizi görmeden yol kenarında sıralanmış olan işletmeleri göreceksiniz. Yol tarafında restoran bölümleri var. Ön tarafları da plaj olarak işletiliyor.
Palamutbükü’nde 2 şezlong 1 şemsiye fiyatı 50 TL, ancak restoranlarında yemek yerseniz ücretsiz de kullanabiliyorsunuz. Ücretsiz plaj arıyorsanız doğru tercih olmaz; hem işletmelerden geriye çok az yer kalmış hem de duş/tuvalet yok. Ancak merak etmeyin en az Palamutbükü kadar hatta bize göre çok daha güzel ücretsiz plajlar var.
Gerence Koyu (Akvaryum Plajı)
Palamutbükü’ne çok yakın bir konumda olan Gerence Koyu’nda herhangi bir tesis bulunmuyor, hatta maalesef tuvalet de yok. Plaj kısmı taşlık ayrıca hem plajda hem de denizin içinde büyük kayalar var. Deniz ayakkabısı kesinlikle şart, bir de şnorkel. Çünkü su çok berrak ve çeşit çeşit balık görebiliyorsunuz. Bu nedenle Gerence Koyu, Akvaryum Plajı olarak da biliniyor.
Yerini karıştırmamanız için şöyle tarif edebiliriz; Ovabükü yönünde giderken, Palamutbükü çıkışında sağlı sollu arabaların park ettiğini göreceksiniz. İşte tam olarak burası Gerence Koyu.
Küçük bir koy olması ve de Palamutbükü’ne yakınlığı sebebiyle genellikle hafta sonları kalabalık olur. Sabah erken gidelim sakin olur diye düşünebilirsiniz ama zaten geceden kalan kampçılar da olacağı için aradığınız sakinliği bulamayabilirsiniz. Plajın arkasında ağaçlık bir bölüm var, buradaki gölge olan yerlerin çoğu kampçılar tarafından kapılmış oluyor. Aslında burada kamp yasak, bazen jandarma gelip kaldırtıyor ama muhtemelen jandarma gidince çadırları tekrardan kuruyorlar. Gerence Koyu’nda rahat rahat yüzmek için en doğru zaman hafta içi sabah saatleri, sonrası o kadar keyifli olmayabilir.
Akçabük Koyu (Akçabük Camping)
Gerence Koyu’dan çıkıp Ovabükü’ne doğru giderken gözümüze çarpan koylardan bir tanesi de Akçabük Koyu oldu. Doğal güzelliğinin yanında bizim dikkatimizi çeken en büyük özelliği buradaki kamp alanıydı. Akçabük Camping, yalnızca çadır alanlarından oluşan bir kamp alanı değil; bungalovlar, market, restoran ve bar bölümlerinden oluşan büyük bir tesis.
Akçabük Koyu gerçekten güzel bir manzaraya ve mükemmel bir denize sahip. Ancak Datça’da denize girilecek yerler arasında değil de kamp yapılacak yerler arasında sayabiliriz. Çünkü tesis, koyun tamamını kapatmış durumda. Elbette dışarıdan gelip burada denize girebilirsiniz ancak giriş ücreti ödemenize değecek bir ortamı olduğunu söyleyemeyiz.
Tesis yeni olduğundan dolayı güncel olmayan kaynaklarda burasının halka açık bir koy olduğu yazıyor olabilir, bu sizi yanıltmasın. Yakın zamana kadar burada kamp alanı yokmuş, halka açık ve denize girmek için tercih edilen bir koymuş.
Kurubük
Mesudiye’den Palamutbükü’ne doğru giderken aşağıdaki muhteşem manzarayı gördükten sonra Kurubük’e uğramadan edemiyorsunuz.
Kurubük genel olarak Gerence Koyu’na benziyor. Ancak plaj kısmı biraz daha geniş ve koy daha korunaklı. Tabii geniş olması kalabalık olmayacağı anlamında gelmiyor o yüzden buraya da hafta içi sabah saatlerinde gelmenizde fayda var. Bu arada en güzel yerler kampçılar tarafından kapılmış, çok fazla çadır ve karavan var.
Yolun girişi biraz kötü gözükse de korkulacak bir şey yok, aracınız çok alçak değilse plaja kadar inebilirsiniz. Burada tesis olmadığı için her şeyinizi yanınızda getireceğinizi de düşünürsek ana yola parkedip aşağıya yürümek biraz zor olabilir.
Kurubük’te şu an bir tesis yok ama her an yapılabilir. Hatta 2018 yılında ihalesi yapılmış ancak tepkiler sonrasında iptal edilmiş. Anlayacağınız Kurubük şimdilik halka açık, fırsatınız varken gidip dörün deriz.
Akvaryum Koyu
Datça’nın tüm koyları güzel ama bana tek bir koy seçme şansın var deseler, kesinlikle hiç düşünmeden Akvaryum Koyu derim. Aslına bakarsanız diğer Datça Koyları’na çok benziyor ve oldukça da küçük bir koy ama burasının büyük bir avantajı var; yolu yok. Dolayısıyla kirleten insanlar da yok, zaten burayı mükemmel kılan da bu.
Asıl soru buraya nasıl gideceğiniz, şimdi yolu yok dediysek ulaşılamaz da değil, yeter ki isteyin. :) Biz Akvaryum Koyu’nun fotoğraflarını görünce kesinlikle buraya gitmeliyiz diye düşündük ama araştırdığımızda tüm bloglarda tek yolun tekne olduğu yazıyordu. Biz tur teknelerini çok sevmiyoruz, bir sürü tekne koya girince zaten koyun bir güzelliği de kalmıyor. O yüzden farklı bir yol aradık ve bulduk da; Kargı’dan Akvaryum Koyu’na yürüdük. :) Açıkçası zorlu bir yol değil, 1 km’den biraz uzun bir patika yürüyüşü. Zaten bu yol Karia Yolu’nun da bir parçası. Elbette yürürken sizi de düşündük ve hem gidiş hem de dönüş rotamızı sizin için kaydettik.
Telefonunuzdan açıp anlık olarak rotayı takip edebilmek için wikiloc uygulamasına ihtiyacınız var. Ücretli bir uygulama ancak 14 günlük deneme süresi var, bu şekilde ücretsiz faydalanabilirsiniz.
Biz gittiğimizde 3 tane küçük tekne demirlemişti, tabii ormanın içinden biz çıkınca biraz şaşırdılar. :) Tekneler dışında başka kimse yoktu yani kıyıda bir tek biz vardık, plaj bize aitti diyebiliriz.
Deniz çok berrak ve dibinde büyük kayalıklar var. Çok fazla balık görebiliyorsunuz, kıyıdan 7-8 metre ileride 50 cm’lik bir zargana gördük, gerisini siz düşünün.
Akvaryum Koyu’nun en büyük dezavantajı gölge alan bulunmaması, yanınızda şemsiye de taşıyamayacağınıza göre gideceğiniz zamanı ona göre seçmenizde fayda var.
Ovabükü
Datça’nın diğer plajlarından farklı olarak Ovabükü Plajı tamamen taşlık değil. Çakıl, taş ve kum karışımı bir plajı var. Çıplak ayakla yürümek zor ama yine de diğer koylardaki kadar rahatsız etmiyor. Tabii denize giriş taşlık olduğundan yine deniz ayakkabısı gerekiyor.
Genelde rüzgarlı ve dalgalı oluyor. Dalgalarla kum birleşince denize giriş kısmı biraz bulanık gözükse de 1-2 metre ilerleyince çok berrak ve temiz olduğunu görebiliyorsunuz. Zaten deniz çok çabuk derinleşiyor.
Ovabükü Sahili’nde de pek çok işletme var ancak Palamutbükü’ndeki kadar plajın büyük bölümünü kaplamamışlar. İşletmeler plajın orta kısmında yoğunlaşmış, sağ ve sol tarafta ücretsiz kullanılabilecek alanlar var. Hem geniş hem de uzun bir plaj olduğu için yeterli oluyor.
Kumsalı ve denizi iyi güzel de bize sorarsanız Ovabükü’nün en iyi yanı rüzgarlı olması. Hayır, yanlış yazmadık, rüzgarlı olması iyi bir özellik, neden derseniz bu yüzden tekneler burayı tercih etmiyor. Dolayısıyla da teknelerin denize bıraktığı atıklar da olmuyor. Evet maalesef Datça’nın çoğu koyunda böyle bir problem var.
Domuzbükü (Domuz Çukuru)
Datça’nın en bakir koylarından bir tanesi de Domuzbükü diyebiliriz. Karayolu ile ulaşım yok, tabii buraya da Akvaryum Koyu’na olduğu gibi patikadan ulaşmak mümkün. Ancak 10 km’nin üzerinde bir yol yürümeniz gerekiyor. Biz Temmuz ayının ortasında gittiğimiz için hava çok sıcaktı, o nedenle yürümedik.
Domuzbükü çok küçük bir koy değil, ayrıca plaj alanı da çok geniş. Eskiden burada bir tesis varmış ancak şu an aktif olarak hizmet vermiyor. Genelde buraya demirleyen özel tekneler oluyor. Bir de tur tekneleri buraya uğruyor. Tekne ile Datça merkezinden yaklaşık 1 saat, Mesudiye’den ise 20-30 dakika arası sürüyor.
Kumluk Plajı
Datça’nın en çok tercih edilen plajının Kumluk olduğunu söyleyebiliriz, hafta içi ya da hafta sonu farketmez her zaman kalabalık bir yer. Ancak bize sorarsanız, bunun sebebi Kumluk Plajı‘nın Datça’da bulunan en güzel plaj olması değil. Biz Datça’daki plajların tamamını gördük ve şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki yüzmek istemediğimiz tek yer burası oldu. Deniz pisti diyemeyiz ama diğer bölgeler kadar da temiz değildi. Ayrıca biraz koku vardı ve bu koku ile ilgili hoş olmayan söylentiler var, ne kadarı doğru bilemeyiz.
Peki neden bu kadar kalabalık diye soracak olursanız, en büyük sebebi Kumluk Plajı’nın tam olarak Datça merkezinde bulunması. Bir de plajın kum olması ve denizin sığ olması da tercih sebebi oluyor.
Plaj çok dar ve işletmeler denizin içine kadar şezlong dizmişler. Akşam saat 5’ten sonra şezlonglar toplanıyor. Anlayacağınız denize girilecek en güzel saatlerde kalkmanız gerekiyor. Çünkü şezlonglar toplandıktan sonra masalar dizilmeye başlıyor, neredeyse plajın tamamı restoran oluyor. Restoranların ışıklandırması falan gerçekten güzel ve hava kararınca Datça Sahili güzel bir atmosfere bürünüyor. Restoranlarda biraz hijyen problemi var gibi gözükse de açıkçası biz burada gündüz denize girmek yerine akşam yemek yemeyi tercih ediyoruz.
Hastane Altı Plajı
Datça Sahili’nin bir diğer plajı da Hastane Altı Plajı. Burada işletme yok, plaj kısmı biraz dar ama oldukça uzun Sevgi Yolu boyunca uzanan bir plaj. İskele olan yerler elbette kalabalık oluyor ama deniz ayakkabınız olursa iskeleden girmeniz şart değil.
Hastane Altı Plajı‘nın en büyük avantajı; yakınında büyük bir otopark olması ve plajın arka kısımlarında bulunan ağaç gölgesi.
Taşlık Plajı
Yine orjinal bir isim :) Datça Sahili’ndeki plajlar hep böyle.
-Burası kum olduğuna göre ne diyelim Kumluk diyelim, burası da hastanenin alt tarafı buna da Hastane Altı diyelim, hmm burasının da plajı taşlık acaba ne isim versek. :)
Neyse geyiği bırakalım; Taşlık Plajı konum olarak Kumluk’a çok yakın ama tam merkezde değil, Datça Limanı’nın diğer tarafında kalıyor. Burayı farklı yapan şey plajın hemen arkasında bulunan ve şifalı olduğu söylenen Ilıca Gölü. Suyu kükürtlü olan bu gölün deri hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Gölün deniz ile birleştiği noktada çok küçük bir şelale oluşuyor.
Taşlık Plajı‘nda şezlong kiralayabileceğiniz işletmeler de, ücretsiz kullanabileceğiniz alanlar da var. Halk Plajı tahmin edebileceğiniz gibi kalabalık oluyor ama erken gelirseniz ve ağaç altında yer bulabilirseniz keyifli bir gün geçirebilirsiniz.
Eski Knidos (Burgaz Ören Yeri)
Hem kalabalıktan uzak hem de güzel bir deniz arıyorsanız Eski Knidos bölgesi önerebileceğimiz bir yer. Merkeze çok yakın olmasına rağmen tesis olmaması ve geniş bir plaj alanı olmaması sebebiyle fazla tercih edilmiyor. Ancak bizim Datça’da denize girilecek yerler arasında en çok tercih ettiğimiz yer burası. Tertemiz bir denizi var, Datça’da ahtapot gördüğümüz tek yer burası oldu.
Bu bölgede genelde yazlık evler var ve plajı da genelde burada yaşayanlar kullanıyor. Geneli emekli olup buraya yerleşen insanlar, sabah erken giderseniz yaş ortalaması 70 falan olur. Plajın temiz kalmasının en büyük sebebi bu insanlar, başkalarının çöplerini bile giderken alıp çöpe atıyorlar.
Knidos ilk olarak burada kurulmuş ancak daha sonra şu an Knidos olarak bilinen Tekir Burnu‘na taşınmış. Bu nedenle Burgaz Ören Yeri, Eski Knidos ya da İlk Knidos olarak da adlandırılıyor.
Karaincir Plajı
Datça ve çevresindeki koylar genellikle taşlık ve denizi çabuk derinleşir. Ancak Karaincir, kum olan plajı ve sığ denizi ile diğer koylardan çok farklı. Kum olması farklı bir güzellik ama biz yüzme amaçlı düşündüğümüz için bize göre değil, neden derseniz deniz çok ama çok yavaş derinleşiyor.
Denizin sığ olması çocuklar için daha az tehlikeli olduğu anlamına geliyor, bu nedenle Karaincir Plajı özellikle çocuklu ailelere önerebileceğimiz bir plaj.
Tekir Burnu (Knidos)
Aslında yüzülecek yerler arasında Tekir Burnu‘nu yazmayı düşünmüyorduk. Biz Knidos Antik Kenti‘ni görmeye gitmiştik. Ancak yüzmek için gelen sayısı da az değildi. Eğer siz de Ege ile Akdeniz’in birleştiği noktada denize girmek isterseniz hazırlıklı gelmenizde fayda var.
Tekir Burnu’nda denize girebileceğiniz farklı yerler var. Bunlardan bir tanesini otoparkın alt tarafında göreceksiniz ama buraya tekneler de yanaşıyor, yüzenler olsa da çok cazip gelmedi. Bunun yerine müze alanına girip oradan buruna doğru yürürseniz denize girmek için daha güzel yerler bulabilirsiniz.
Bu arada Knidos’ta muhteşem bir gün batımı olduğunu da eklemeden geçmeyelim, buraya kadar gelmişken izlemeden dönmeyin.
Kargı Koyu
Datça merkezine yakınlığı sayesinde yoğun ilgi gören Kargı Koyu, konumu sayesinde rüzgarlardan az etkileniyor. Bu nedenle Datça rüzgarından kaçmak isteyenlerin tercih ettiği bir plaj. Burada denize dökülen küçük bir dere olması sebebiyle Datça’da denize girilen diğer bölgelere göre su biraz daha soğuk olur.
Kargı Koyu’nun plaj bölümü çok geniş değil ama küçük de değil. Koyun yarısını işletmeler kapatmış durumda ve plajın arkasında geniş bir otopark var. Tesisleri tercih etmeyecekseniz gölge alan bulmakta sıkıntı yaşayabilirsiniz, bunun için sabah çok erken gitmeniz gerekiyor.
Mandalya Beach
Aslına bakarsanız Mandalya Beach de Kargı Koyu’nda bulunuyor ve hem deniz hem de plaj olarak herhangi bir fark yok. Ancak plaj aynı yerde değil biraz daha geride ve izole bir konumda. Ücretli olması sebebiyle daha az tercih ediliyor. Bu durum yoğun sezonda avantaj sağlıyor.
Kızılbük
Gitmesi zor ama gerçekten de çekilen zorluğa değecek koylardan bir tanesi de Kızılbük Koyu. Yolu gerçekten sıkıntılı, giderken yanlış yolda mıyım diye düşünmeden edemiyorsunuz. Yüksek bir aracınız varsa daha rahat edersiniz ama biraz yavaş gitmek zorunda kalsanız da her türlü binek araçla buraya ulaşabilirsiniz.
Akvaryum gibi berrak bir deniz, yemyeşil bir orman, pembe çakıllı bir plaj; Kızılbük’ü bu şekilde özetleyebiliriz. Bu arada plaj oldukça sakin olur, burada tek tük kamp kuranlara da rastlayabilirsiniz.
Google Maps’te Pembe Çakıl Koyu olarak çıkıyor ama bu isimle bilen yok. Kızılbük diye rota alırsanız navigasyon sizi Gabaklar Plajı’ndaki Kızılbük isimli otele götürüyor. Tam olarak noktayı yukarıda vermiş olduğumuz haritada işaretledik. Kızılbük diye başka bir yere gitmek istemiyorsanız bize güvenin.
Kızlanaltı Plajı
Harita’ya bakınca Kızlan Köyü’nün merkezi, Ege Denizi tarafında gözükse de Kızlanaltı Plajı Akdeniz tarafında yer alıyor. Datça merkezi’ne yaklaşık 10 km mesafede ve Marmaris tarafında, Datça’ya gelirken sörf okullarınının tabelalarını görmeye başladığınızda Kızlanaltı Plajı’na geldiğinizi anlayabilirsiniz. Burada esen kuvvetli rüzgar sebebiyle sörf için çok uygun.
Sahil oldukça uzun, tek tük işletme var ama genel olarak sakin, deniz oldukça berrak ve plaj incecik bir kuma sahip.
Hayıtbükü
Ovabükü ile Gabaklar Plajı arasında kalan Hayıtbükü, biraz daha kapalı bir koy olması sebebiyle az dalgalı bir denize sahip. Tabii bu yüzden temizliği de tartışılır. Ayrıca günlük tur tekneleri öğle yemeği molasını Hayıtbükü Plajı’nda veriyor. Maalesef ki tekneler de denizi kirletiyor. Bu yüzden buraya gidecekseniz en azından sabahtan gitmenizde fayda var.
Kum, çakıl ve taş karışımı bir plajı var. Denizi yavaş derinleşiyor, boyu geçmeyen yerlerin dibi taşlık. Plaj hem kısa hem de çok dar. Bunun üzerine bir de işletme sayısı fazla olunca denizin içine kadar şezlonglarla dolu olan tıkış tıkış bir plaj olup çıkmış. Öyle kendi sandalyenizi atıp oturabileceğiniz bir plaj değil, şezlong kiralamanız gerekiyor. Buradaki şezlonglar restoranlara ait ve 50 TL’lik yemek yerseniz şezlong için ekstra ücret almıyorlar.
Açıkçası sakinlik arıyorsanız Hayıtbükü sizin için doğru tercih olmayabilir. Plaj çok küçük olduğu için genelde kalabalık oluyor. Plajın hemen arkasında yol var ve buradan geçen araçlar hem toz yapıyor hem de ses. Anlayacağınız çok fazla kafa dinleyebileceğiniz bir yer değil.
Yolu fena değil, biraz dar olsa da çok sıkıntı yaşanmıyor. Otopark alanı var, tabii geç giderseniz plaja uzak bir yere park etmek zorunda kalabilirsiniz.
Gabaklar Plajı
Hayıtbükü’ne çok yakın olsa da yolun kötü olması sebebiyle Gabaklar Plajı’na ulaşım biraz sıkıntılı. Yol bozuk olsa da gidilemeyecek kadar kötü değil. Asıl sorun yolun dar olması, büyük kısmı yalnızca tek araba geçebilecek genişlikte o yüzden bir anda kilitlenebiliyor.
Gabaklar Plajı, yeşillikler içerisinde ve küçük bir plaj. Denizi biraz bulanık olsa da Hayıtbükü ile kıyaslarsak biraz daha iyi diyebiliriz. Buradaki işletmeler neredeyse tüm plajı kapatmış durumdalar ancak şezlong ücreti almıyorlar. Tabii şezlong kullanmak için orada yiyip içmeniz lazım; işletmelerin bazıları belli bir miktar harcama yapmanızı şart koşuyor, bazılarında ise böyle bir şart yok.
Bize sorarsanız Gabaklar Plajı’na günübirlik gelmektense burada konaklamayı düşünebilirsiniz. Sakin bir tatil köyü havası var.
Değirmenbükü
Datça Yarımadası‘nın Ege Denizi’ne bakan tarafında bulunan Değirmenbükü, Knidos’a çok yakın. Bu nedenle tarihi olarak da büyük bir öneme sahip ancak buradaki tarihi kalıntılara çok fazla sahip çıkıldığını söyleyemeyiz.
Yazı Köyü’nden Değirmenbükü’ne giden yol toprak ama binek araçla rahat gidebileceğiniz bir yol. Ancak açıkçası Değirmenbükü, yüzmek için gelinecek bir yer değil. Yine de Knidos ya da Yazı Köyü‘nü gezmeye geldiyseniz buraya uğrayıp Datça’ya gelmişken Ege Denizi’ne de girelim diye düşünebilirsiniz.
Murdala Koyu
Ege Denizi’ne bakan bir diğer koy da Murdala Koyu. Muhteşem bir doğa ve mükemmel bir deniz ancak yolu da bir o kadar zorlu. Yüksek bir aracınızı yoksa ulaşmanız gerçekten zor, hatta bu yol için en uygunu 4×4; uyarımızı kesinlikle dikkate alın deriz.
Murdala Koyu’nda deniz genellikle dalgalı olur. Bir de burada herhangi bir işletme yok, her şeyi yanınızda getirdiğinizden emin olun. Çünkü ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz en yakın yer Cumalı Köyü ve tekrar tekrar gitmek isteyebileceğiniz bir yol değil.
Mersincik Koyu
Murdala Koyu ile Mersincik koyu birbirine çok benziyor, hangisinin yolu daha iyi derseniz ikisi de birbirinden kötü karar vermek zor. :)
Ne yalan söyleyelim buralara sadece yüzmek için arabayla gelmek anlamsız olur. Tekneyle gelme imkanınız varsa ne ala, yoksa da Karia yolu gibi muhteşem bir yol var. Knidos – Değirmenbükü – Murdala – Mersincik rotasını yürüyebilirsiniz. Çok güzel manzaralar göreceğiniz harika bir rota olur, yalnız bu kolay bir yol olduğu anlamına gelmiyor; 17 kilometrecik bir şey tabii bir de dönüşü var. :)
İnceburun
Tekne turları’nın yüzme molası verdiği noktalardan biri olan İnceburun’a karayolu ile ulaşım yok. Elbette Kargı’dan buraya yürüyebilirsiniz ama İnceburun’u denizden görmek çok daha güzel. Buradaki tek problem çok fazla arı olması ama öyle böyle değil biraz rahatsız edici boyutta bir arı saldırısı oluyor.
Bağlarözü Koyu
Bir çok kişiye olduğu gibi bizim de Knidos dönüşünde dikkatimizi çeken bir yerdi. Bağlarözü Koyu, yukarıdan o kadar güzel gözüküyor ki geçip gidemiyorsunuz. Koyun bulunduğu yere indiğinizde ise etrafının badem ve zeytinağaçlarıyla çevrili olduğunu görünce bir kez daha hayran kalıyorsunuz.
Bağlarözü Koyu, genellikle sakin olur ama Datça Merkezi’nde kalıyorsanız yalnızca kalabalıktan kaçmak için bu yolu gelmek çok gerçekçi değil. Ancak şöyle mantıklı bir tavsiyemiz olabilir; Knidos’a gelecekseniz programınızı ona göre yapıp bu güzel koyda yüzme fırsatı yakalayabilirsiniz. Örneğin, sabah gelip Knidos’u gezersiniz sonra da Bağlarözü Koyu’na geçip günün kalanını da burada değerlendirebilirsiniz.
Listemiz biraz uzun olsa da neredeyse tüm Datça Plajları’na yer vermeye çalıştık. Açıkçası En Güzel Datça Plajları gibi bir liste hazırlayıp şu koy ve plajlara gidin demek bize doğru gelmiyor. Zaten Datça için böyle bir liste hazırlamak da mümkün değil. Çünkü Datça Koyları‘nın hepsi güzel ama herkesin zevki de farklı; kimi kum plaj sever; kimi taşlık, kimi tesis olsun ister; kimi doğal, kimi kalabalık ister; kimi sakinlik. Elbette ki bizim kriterlerimiz ile sizinkiler uymayabilir, o yüzden biz kendi kriterlerimize göre bir liste yapmak yerine, detayları verip tercihi size bırakıyoruz.
Bu arada gördüğünüz gibi listede bir sıralama yapmadık, daha doğrusu baştan yapmak istedik ama her plajın farklı bir güzelliği var ve birini ilk sıraya koysak aklımız diğerinde kalıyor. O yüzden bırakalım Datça Plajları da karışık kalsın dedik. :)