2022 yılında 120 gün araç üstü çadırla hem kamp yapıp hem de uzaktan çalıştığımızda hayatımızda bazı şeylerin geri döndürülemez bir şekilde değiştiğinin farkındaydık. Artık bizler 4 duvar arasına sığmayan, doğa içerisinde olmadığı günleri yok sayan, alarmla değil de güneşle uyanan, cırcır böcekleriyle birlikte uykuya dalan doğa sever kişiler olmuştuk..

Araç üstü çadırla hem çalışıp hem kamp yapmak dışarıdan çok havalı gözükse de dış koşullara karşı, oldukça dayanıksızdık. Rüzgar olduğunda çadırı açamadığımız ya da yağmur yağdığında bilgisayarları nereye saklayacağımızı bilemediğimiz çokça anı bıraktı bize..

Ekim 2022’de eve döndüğümüzde aklımızda tek bir soru vardı. “Biz kendi kendine yeten, bizi yağmurdan çamurdan koruyacak nasıl bir sistem inşa etmeliydik?” Elektrik bizim için olmazsa olmazdı, çünkü bir yandan çalışıyoruz. İnternet olmadı mı asla çalışamıyoruz ama her yerde de iyi çekmiyor. Sürekli dışarıda yemek yapamayız, havalar soğudu mu farklı zorluklar başlıyor. Bize mutfak, tuvalet de lazım.. Bu soruların hepsi tek bir cevap da buluştu. O da bizler için Motokaravan idi.

Doğanın bu kadar için de olup da sürdürülebilirliği düşünmeden olmazdı. Bu nedenle dışarıdan elektrik almadan güneş enerjisiyle karavanın içerisinde tamamen 12V’un döndüğü bir sistem tasarladık. Elektrik yükünü 2 PC’nin gün içerisinde şarj ihtiyacı, cep telefonlarının ya da bataryalarının şarj oluş periyodu, buzdolabının çektiği elektrikler, iç aydınlatmaları hesaplayarak belirledik. Doğada işi şansa bırakmamak lazım. O yüzden ihtiyacı net çıkartmak bizim için önemliydi. Bu ihtiyaçlar ışığında kapalı havalarda da akülerimizi şarj edebilecek monokristal güneş panellerini tercih ettik. Aracımızın çatısında / terasında 2 adet 205 watt panel olacaktı. Bu panellerin ürettiği elektrik gücü ise 2 adet 150 Ah jel aküye depolayacaktık. Böylece güneşli havalarda tamamen kendine yeten, güneşsiz havalarda ise dışarıdan hiç enerji almadan 2 gün yetebilecek bir sistem tasarlamış olduk. %100 dışarıdan elektrik almadan tabi ki olmuyor ancak bizim hedefimiz bunu mümkün mertebe az yapmak; harcadığımız enerjiyi minimumda tutmak. Bu aşamada sistemimiz bunu sağlar vaziyette. Akşam oldu mu evde yaktığımız aydınlatmaların yerini minik birer led ampul aldı, hatta çoğu zaman yıldızların altında hiç ışık yakmadan oturduk.

Su kullanımının azaltılması bizim önem verdiğimiz konulardan biriydi. Karavan hayatında sürekli su alamayacağımızı biliyorduk, o nedenle 275 litre temiz su, 165 litre gri su deposu tercih ettik. Bu suyu dikkatlice kullanabilmek için uygun duş ve musluk başlıklarını seçtik. 275 litre temiz su depomuzu 100 gündür hiçbir zaman tamamen doldurmadık. Tüketimimiz şu anda 2 haftada 70 litre su gibi gözüküyor. Evdeki kullanımımızla düşündüğümüzde insani ihtiyaçtan kullandığımız tuvalet sifonu bile ne kadar su harcıyor, bunun farkına vardık. Düşünsenize.. Sizce de öyle değil mi?

Kamp & karavan hayatında eşya arttıkça o eşyalarla mücadele de bir o kadar artıyor. Alan kısıtlı olduğu için eşyanın fazla olması başa bela oluyor. Öyle eşyalar seçmeniz gerekiyor ki İsviçre çakısı gibi kullanabilin, ihtiyacınızı çözsün. Örneğin; evde su bardağı ayrı, şarap kadehi ayrı, kahve bardağı ayrı. Hatta kendimden biliyorum, bunlar kendi içlerinde farklı çeşitlere de ayrılıyor. Ama karavanda öyle mi? 1 su bardağı her şeyi çözüyor. ✌️ 2 tişört,1 şortla yazı geçirdik, yanımıza aldığımız kıyafetlerin büyük bir kısmını 1 kere bile giymedik ama eşyalarımızı hazırlarken onların çok gerekli olduğunu hatta onlarsız yola çıkamayacağımızı düşünüyorduk, şu anki fikirlerimiz bambaşka.. Tüketim toplumu için savrulan bizler bu süreçte kendimizi baya bir sorguladık.

Önceden kampta, piknikte kullan at ürünleri çok tercih ederdik. Karavanla birlikte mutfağa kavuşmanın verdiği rahatlıkla tabi plastik tüketimimize de %50 oranında azalttık. Sadece içme suyu ve paketli gıdalar için plastik kullanımımız devam ediyor. Karavan 12v ile çalışan bir su arıtma sistemi de kurduk mu plastik ürün tüketimini çok çok azaltmış olacağız.

Evde 200 litre buzdolabı varken doldurmak kolay oluyordu ama ziyanlığımız da çoktu. Fazladan aldıklarımız o anda gözümüze “yeteri kadar” gözükse de maalesef bir kısmı çöpe gidiyordu. Karavanda ise sadece 85 litrelik buzdolabımız var ve bunu yemeyeceğimiz gereksiz bir şeyle doldurma seçeneğimiz ise yok. Öyle ki bir paket sodayı dolaba koyup fazla elektrik tükettirip 1 haftada o sodayı içemiyoruz. Her gün sadece içeceğimiz kadar koyma imkanımız oluyor. 😎

O dağ senin bu ağaç benim derken hayatımızda ilk kez kendi zeytinimizi toplayıp kurduk. Zamanında kim ektiyse bin razı olsun, toplaması bize de kısmet oldu. 🫒 Önümüzde ada çayı toplayacağımız günler ve anlar da olur mu dersiniz? Neden olmasın? 🤗

Okurken abarttığımı düşünenler olabilir, ancak uzun dönemli kamp ya da karavan hayatına adapte olabilmek için yaşanması gereken ve doğa içinde yaşayacağınız süreçler tam olarak bunlar. Doğayla mücadele ederken adaptasyon yeteneğimiz de arttığı için biz çok zorlanmadık. Araç üstü çadırın da kazandırdığı tecrübe ışığında karavan yaşamı daha rahat bir süreç oldu. Bizden öneriler ve deneyimler bu şekilde. Umarız faydası olur. :)